Pinokyo Hikayesi Oku
Uzun zaman önce küçük bir kasabada Gepetto adında bir oyuncakçı yaşarmış. Ahşap oyuncaklar yapıp satarmış. Çocuklar onun göz alıcı renkli oyuncaklarına bayılırmış. Gepetto ise hep bir çocuğu olsun istermiş:
-Bugün ona kendi gerçek çocuğum gibi davranacağım. Güzel bir oyuncak yapacağım.
Gepetto ormanda iyi bir ağaç kütüğü aramış ve sonunda bir çam kütüğü bulmuş:
-Ahaa..İşte tamda aradığım gibi bir odun parçası.
Gepetto kütüğü bir bebek gibi sırtında taşıyarak evine götürmüş. Kütüğü masasına koyarak çalışmaya başlamış. Becerikli elleriyle kütüğe bir form vermeye çalışmış. Önce oyuncağın kafasını, sonra ellerini ve ayaklarını yapmış. Gepetto sonunda güzel bir oyuncak ortaya çıkarmış:
-Ohh ne kadarda yakışıklı bir oğlan oldu. Bana çocukluğumu hatırlatıyorsun evlat. Seni hiç kimseye satmayacağım. Adını da Pinokyo koyuyorum evlat.
Gece vaktiymiş. Gepetto yanında Pinokyoyla uyuyakalmış. Gepetto derin bir uykudaymış. Tüm gün çalıştığı için yorgunmuş. Aniden ortaya bir peri çıkmış:
-Gepetto özgün ve güzel oyuncaklarınla birçok çocuğu mutlu ettin. Yaptığın asil işin karşılığında sana özel bir hediye vermek istiyorum.
Peri pinokya’ya sihirli değneğini sallamış ve sürpriz… Oyuncak hareket etmeye başlamış. Hemen yataktan fırlayarak perinin önünde saygıyla eğilmiş:
-Teşekkür ederim peri, bana can verdin. Yürüyebiliyorum. Dans edebiliyorum.
-Evet dostum. Artık sende canlısın. İyi bir çocuk olmak zorundasın. Babanı üzme. Her zaman sözünü dinle. Eğer iyi bir çocuk olursan sana özel bir hediye vereceğim.
-Gerçekten mi? her zaman babamın sözünü dinleyeceğim.
-Shhh..baban uyuyor. Onu rahatsız etme. Sabah ona sürpriz yaparsın.
Ertesi sabah, Gepetto uyandığında pinokyo’yu yanında otururken bulmuş. Ona bakıyor, gözlerini kırpıştırıyormuş:
-Vay canına, oyuncağım canlanmış. Pinokyo’m canlı hahaha.
-Evet baba canlıyım.
Gepetto Pinokyo’ya sarılmış:
-Buna inanamıyorum, hiç böyle mutlu olmamıştım.
Gepetto ve pinokyo birlikte mutlu bir yaşama başlamış. Pinokyo’nun okul çağı gelmiş:
-Baba büyüdüm. Artık diğer çocuklar gibi okula gitmeye hazırım. Bana kitap ve kalem al lütfen.
-Elbette sana hemen alırım oğlum.
Gepetto’nun kırtasiye ürünlerini alacak parası yokmuş. Sahip olduğu tek paltoyu satarak parasını pinokyo’ya vermiş:
-Ama baba palton nerede?
-Şey, onu bugün giymedim. Çok eskidi, yıprandı. Artık onu giymek istemiyorum. Şimdi git evlat. Çok şey öğren ve beni gururlandır.
-Teşekkür ederim baba, hoşça kal. Görüşürüz.
Pinokyo neşe içinde okula doğru yola çıkmış. Yolda mağazaları, insanları, pazarı görmüş. Birden, bir kalabalık görmüş. Ne olduğunu öğrenmek için yavaş yavaş kalabalığa doğru ilerlemiş. Büyük renkli bir çadır varmış. Bir sirk çadırıymış. Kapısında bir palyaço dikiliyormuş. Pinokyo kapıdan geçmeye çalışırken:
-Bilet almadan içeri giremezsin.
Pinokyo biraz düşündükten sonra babasının ona verdiği parayı çıkarmış.
-Bu parayı al ve bana bilet ver.
Palyaço ona bilet vermiş. Pinokyo heyecan içinde çadıra girmiş. Bir sihirbaz gösteri yapıyormuş. Bir ayı tek tekerlekli bisiklete biniyormuş. Pinokyo’nun ağzı açık kalmış:
-Vay canına, ne müthiş bir yer burası.
Sirk müdürü onu kenardan görmüş.
-Ooo yoksa bu canlı kukla.. onu yakalayıp sirkimde çalıştıracağım. Artık gösteri için kuklacılara para vermem gerekmiyor.
Gösteri biter bitmez pinokyo’nun yolunu kesmiş:
-Sirkten henüz ayrılma. Artık bu sirkin bir elemanı olacaksın canlı oyuncak.
-Bırak gideyim. Okula gitmem gerekiyor.
-O halde okula gitmek yerine niye buraya geldin?
-Üzgünüm, babama yalan söyledim. Babam bana kitap için para verdi, bende hepsini bilet almaya harcadım. Bir daha asla yapmayacağım. Lütfen bırak beni.
-Hmm.. Git iyi bir çocuk ol. Bir daha da babana yalan söyleme.
Sirk müdürü kitap alabilmesi için ona beş altın vermiş:
-Teşekkür ederim çok iyi ve cömertsiniz.
Pinokyo parayı almış ve neşe içinde koşarak oradan ayrılmış. Yolda giderken kurnaz bir kedi ve açgözlü bir tilki pinokyo’nun elindeki parayı görerek onu durdurmuşlar:
-Ahşap çocuk, böyle aceleyle nereye gidiyorsun?
-Kitap almak için kırtasiyeciye gidiyorum.
-Kitap demek. Niye onun yerine hamburger almıyorsun? Ve de…
-Dondurma… Hem bize de verirsin birazcık.
-Hmmm.. O kadar param yok benim.
-Bu çocuk biraz aptal gibi. Onu soyabiliriz… Elbette elinde beş altın para var. Bir ağaç dikip dallarından para toplayabilirsin.
-Bu mümkün mü?
-Evet tabi. Benimle gel. O paraları dikebileceğin güzel bir yer göstereceğim sana.
Pinokyo onlara inanarak kediyle tilkinin peşine düşmüş. Tilki sinsice ikisinden uzaklaşmış. Biraz yürüdükten sonra bir çiftliğe varmışlar:
-Bence doğru yer tam burası.
Pinokyo bir çukur kazmış. Hemen elindeki paraları çukura atmış ve üstünü toprakla örtmüş:
-Yaşasın bu ağaç büyüyünce kendime kitap, babama da palto alabilirim. Size de hamburger ve dondurma alacağım.
-Seni sersem. Git buradan. O para benim meowww…
Korkak pinokyo geri geri gitmiş ve bir çukurun içine düşmüş:
-Kedi kedi imdat, yardım et bana.
Bu tuzağı ona kuran tilkiymiş. Kedi:
-Hala sana yardım edeceğimi mi sanıyorsun? Seni sersem.
Kedi ve tilki çukurdaki paraları alarak kaçmış. Pinokyo yapayalnız kalmış.
-Ne yaptım ben? Yanlış kişilere inandım. Babamı dinlemedim. Kediyle tilki beni kandırdı. Bunu hak ettim.
Birden peri ortaya çıkmış.
-Söylesene ne oldu pinokyo? Bu çukura nasıl düştün?
-Ben okul için kitap alacaktım. İki kurnaz hayvan tutup bu çukura attı. Sonrada altın paralarımı çaldılar.
Bunu söyler söylemez Pinokyo’nun burnu uzamaya başlamış.
-Ahh.. Şey, burnuma ne oluyor? Neden böyle uzuyor?
-Yalan söylediğin için. Bundan böyle her yalan söylediğinde burnun uzayacak.
Pinokyo utanarak periye tüm gerçekleri anlatmış. Gerçekleri söyleyince burnu eski haline gelmeye başlamış.
-Doğru söylediğin için seni serbest bırakacağım. Babana gitmene izin vereceğim.
Peri değneğini sallamış ve Pinokyo uçarak tuzaktan kurtulmuş:
-Teşekkür ederim sevgili peri.
-Tanrı seni korusun. İyi bir çocuk ol. Bir daha yalan söyleme.
Pinokyo eve doğru yürümeye başlamış. Yolda arkadaşı Romeo ile karşılaşmış. Romeo:
-Dur, dur Pinokyo. Öyle aceleyle nereye gidiyorsun, benimle gelsene. Oyuncak diyarına gidiyorum.
-Oyuncak diyarı mı? Nerede orası? Hem neden gideyim?
-Oyuncak şeker ve çikolatayla dolu bir yer. Seni azarlayacak baban yok. Oyun oynarken kimse bir şey demiyor. Derste yok.
-Harika bir yermiş. Hadi gidelim.
Pinokyo arkadaşıyla oyuncak diyarına gitmiş. Pinokyo ve Romeo şekerlerden yemeye, oyuncaklarla oynayıp eğlenmeye başlamış. Günlerce oyun diyarında kalmışlar. Bir gün Pinokyo vücudunda garip bir değişim olduğunu hissetmiş. Artık eşeklerinki gibi bir kuyruğu ve büyük kulakları varmış:
-Ahh… Bana neler oluyor? Burada şüpheli bir şeyler dönüyor.
Uzakta eşekleriyle giden bir adamı görmüş.
-Daha hızlı. Sizi pazarda satacağım ahmaklar.
Pinokyo bunun bir hile olduğunu fark etmiş. Oyuncak diyarının yönetimi kötü bir eşek satıcısının elindeymiş. Çocukları tatlı ve oyuncaklarla oraya çekiyor, sonra onları eşeğe dönüştürerek pazarda satıyormuş. Pinokyo oradan elinden geldiğince hızlı kaçmış. Köydeki pazara ulaştığında bazı dedikodular duymuş:
-Gepetto’yu duydunuz mu? Köyün her yerinde oğlunu aramış ama onu bulamamış. Onu aramak için denize açılmış.
-Evet fırtınada gemisinin battığını duydum.
-Ne kadar yazık.
Bunu duyunca Pinokyo çok üzülmüş ve kendini suçlu hissetmiş. Hemen koşarak boğulmaktan korkmadan denize atlamış. Pinokyo bencil davrandığı için kendinden utandığı an vücudu normal halini almış. Kuyruğu ve büyük kulakları yok olmuş. Ahşap olduğu için suyun üstünde süzülmeye başlamış. Nereye gideceğini bilmeden yüzmüş. Denize iyice açılmış. Suyun içinden büyük bir ağız çıkarak onu yutmuş. Bu büyük bir balinaymış.
-Neredeyim? Burası karanlık. Ahh, baba ben ne yaptım? Keşke seni bir daha görebilsem.
-Elbette oğlum, her zaman senin yanındayım.
-Babaa..
-Pinokyo..
Baba oğul birbirlerine sarılmışlar:
-Özür dilerim baba. Sana yalan söyledim. Paranı sirk izlemek için harcadım.
Pinokyo babasına her şeyi anlatmış.
-Sorun değil evlat. Seni affediyorum. Şimdi buradan kurtulmalıyız. Ama nasıl?
-Baba, kibrit kutun var değil mi?
-Evet.
-İçeride epey gemi enkazı görüyorum.
-Evet, bu odunu yakıp balinanın yediği balıkları pişirdim. Uzun zamandır bu sayede ayakta kaldım.
-İyi o zaman midesindeki bütün odun parçalarını ateşe vermeliyiz. Ta ki duman boğazına ve burnuna ulaşana dek.
-Harika fikir Pinokyo. Bunu daha önce denemeliydim.
Tahta parçalarını toplayarak ateşe vermişler. Devasa alevler ve kapkara bir duman çıkmaya başlamış. Balina midesinde bir yanma hissetmiş. Öksürünce Gepetto ve Pinokyo dışarı fırlamış. İkisi kıyıya yüzmüşler.
-Pinokyo bizi kurtardın.
-Oğlunum, seni korumak benim görevim.
-Gurur duydum.
O anda peri ortaya çıkmış:
-Pinokyo sonunda iyi bir evlat olduğunu kanıtladın. Babanı kurtardın. Ve söz verdiğim gibi sana özel bir hediye veriyorum.
Peri Pinokyo’ya değneğini sallamış.
-Ahh, bir ses duyuyorum. Ve cildim.. insan oldum.. kalbim atıyor.
-Ahh, peri. Bana bir evlat verdin. Cömertliğin için teşekkür ederim.
-Yaptığın iyilikler için. Eğer iyi şeyler yaparsan evren seni her zaman güzel şeylerle ödüllendirecektir.
O günden sonra Pinokyo ve Gepetto mutluluk içinde yaşamış ve çocuklar için güzel oyuncaklar yapmaya devam etmişler.
0 Yorumlar