Yük Treni ve Arkadaşları Masal Oku
Uzak şehirlere kömür, demir gibi yükler taşıyan bir tren, sabahın erken saatlerinde dumanını tüttüre tüttüre neşe içinde yol alıyordu. Bu tren ilk yapıldığı zamanlarda, etraftaki en gözde araçlardan biriydi.
O zamanlar bir gara girip düdüğünü çaldığında herkes ona hayranlıkla bakardı. Şimdilerde ise çok daha hızlı ve kullanışlı araçlar yapılmıştı. Ama yine de tren neşesinden pek bir şey kaybetmemişti.
Yaşlandıkça olgunlaşmış, sahip olduğu ünün ve enerjisinin zamanla kaybolabileceğini, onun yerine daha genç, daha dinamik araçlar geçeceğini kabullenmiş gibiydi. “Emekliliğimden önce ne kadar çok yol kat edip ne kadar faydalı olabilirsem kâr!” diye düşünüyordu.
Tıpkı onun gibi mütevazı olan yolcu treni ise yük trenine saygısını her zaman belli ederdi. Onun şimdiye kadar yerine getirmiş olduğu görevlerin farkındaydı. Aslında aralarında çok fark yoktu, sadece yük treni biraz daha deneyimliydi.
Yolcu treninin arkasında yük vagonları olmadığı için, insanlara fayda sağlayacak ağır yükleri sırtlanamayacaktı. Onun yerine insanların oturması için düzenlenmiş yolcu vagonları vardı. Bu vagonlar da yük irenindeki gibi, ağır madenleri taşımak için uygun değildi. Aslında bir yolcu treni olmanın daha eğlenceli olduğu söylenebilirdi. Sonuçta insanları taşıyor, onları sevdiklerine kavuşturuyor ve bunu kendi farları ile görebiliyordu!
Yük treni ise sadece görevini yerine getiriyordu, ama sonuçlarını görme fırsatı bulamadan bir başka yolculuğa çıkıyordu. Buna rağmen işine bağlı ve güler yüzlüydü. Tabii, raylarda dolaşan araçlar yalnızca onlar değildi. Onlardan çok daha sonra üretilmiş olan, kendini beğenmiş hızlı treni de unutmamak lazımdı.
O diğerlerinden daha hızlı, daha yeni, hem de daha konforluydu. Ayrıca buharlı trenler gibi, duman falan da çıkarmıyordu. Yolcuların oturdukları koltuklar deriden yapılmıştı. İçinde teki koltuklar ve masalar bile vardı. İnsanlar, hem gidecekleri yere daha hızlı ulaşıyor hem de bir yandan yemek yiyip sohbet edebiliyorlardı.
Hızlı tren bu ayrıcalıklardan dolay kendini diğer trenlerden ve sürekli onlarla dalga geçiyordu. Ne zaman denk gelseler:
– Merhaba külüstür tenekeler! Hâlâ yolda kalmadınız mı? Oysaki ben bir adım daha ilerleyemezsiniz sanıyordum, diyor ve kahkaha atmaya başlıyordu. Sonra:
– Bu yavaşlıkla muhtemelen ben dönerken de burada olursunuz. O yüzden “Hoşça kalın!” demiyorum, görüşürüz! diyerek hızla yanlarından uzaklaşıyordu. Her zaman mükemmel olduğunu düşünen bu tren, kendini uçaklardan bile üstün görüyordu. Çünkü helikopter, planör, nostaljik uçak ve diğer tüm küçük uçaklar onu geçmekte zorlanıyordu.
Onu geçebilecek olanlar, sadece yolcu uçakları ya da jetlerdi. Bu tarz uçakları hiç görmediği için onu geçebilecek bir yolcu uçağının varlığına da inanası gelmiyordu. Hatta bunu, diğer araçların canını sıkmak için uydurduklarını düşünüyordu. Onun bu küçümser tavrı etrafındakileri pek etkilemiyordu. Sonuçta hızlı trenin nasıl düşündüğü çok da önemli değildi.
Henüz iyi kalpli ve sevgi dolu olmanın değerini anlayamamış olan bu hızlı tren, kendi kendine bir yarış içine girmişti. Onun ne kadar hızlı olduğunu herkes görsün, herkes onun üstünlüğünü kabul etsin istiyordu! Hâlbuki bu gerçekleştiğinde eline ne geçeceğini tam olarak kendisi bile bilmiyordu. Bu sırada bizim yük treni, gördüğü her canlıyı ve aracı selamlamaya devam ediyordu.
Yollarda olmanın en keyifli yanı bu iken nasıl olup da hızlı trenin kendini gösterebilmek için koşuşturup durduğunu anlayamıyordu. “Elbette acelesi olanları yetiştirmek çok faydalı bir görev, ama bir araç neden başkalarını küçümser ki?” diye geçiriyordu içinden. Buharlı yolcu treni de ondan pek farklı davranmıyordu.
Hızlı trenin sözlerine aldırmadan, diğer tüm araçlarla güle oynaya yolculuk yapıyordu. En önemli şey, bir aracın işini severek yapmasıydı ne de olsa!
Bu neşeli taşıtlar bir gün tren yolunun yanındaki yoldan, tıngır mıngır geçmekte olan eski bir otomobile rast geldiler. Otomobil gerçekten de çok üzgün ve yorgun görünüyordu.
Trenler ve küçük uçaklar yardımcı olabilmek için ona ne olduğunu sorduklarında, eski otomobil bir kaza geçirdiğini anlattı. Bu kazanın sebebi de bizim hızlı trendi. Hızlı tren, yine hava atmak için son sürat giderken raylardan yolun diğer tarafına geçmekte olan otomobili görmemiş. Bu sırada yeşil ışık, otomobilin geçmesi için yanıyormuş!
Hızlı tren umursamadan geçerken burnunu arabanın bagajına hafifçe çarpmış. Bu hafif çarpma bile bizim eski otomobili fırlatmaya yetmiş. En kötüsü de bir özür bile dilemeyen hızlı tren, “Önümden çekilsene külüstür! Kımıldamaya halin yok, yola çıkıyorsun!” diye küstahça söylenmiş.
İşte o andan beri canı yanan hem de kendini kötü hisseden eski otomobil, tren yolunun yanında ilerlemeye devam etmiş.
Canının yandığına mı, yoksa böyle laflar işittiğine mi üzülsün, bilememiş. Kendini yaşlı, faydasız ve kötü hissetmiş. Tam bu sırada yük treni ve buharlı trene rastlamış… Eski araba, bu hikâyeyi anlattığı sırada küçük uçaklardan biri ve yük treni onu pür dikkat dinliyordu.
Hızlı trenin kendilerine söylediği şeylere alışkınlardı, ama bu artık bardağı taşıran son damla oldu. Bu sefer bir aracın canını yakmış olması ve bunu umursamaması onları çok kızdırdı. Artık bu duruma bir son vermek gerektiğini düşünüyorlardı.
Bunun için bir plan kurmaları gerekiyordu ve küçük uçağın aklında bir şeyler var gibiydi, ama önce biraz şakalaşarak eski otomobilin neşesini yerine getirmeye çalıştılar.
Daha sonra, küçük uçak, tüm cesaretini toplayıp büyük yolcu uçaklarının bulunduğu havalimanına gitmeye karar verdi. Bu, epey zor olacaktı, çünkü o havalimanında da tıpkı hızlı tren gibi pek çok kendini beğenmiş uçak vardı.
Neyse ki içlerinde böylesine havalı olanlar dışında, gerçekten iyi olanlar da vardı. Küçük uçağın kimden destek alabileceği belliydi. Onun yardım isteyeceği mavi uçak, çok hızlı ve güzel olmasına rağmen diğerleri gibi ukala değildi.
Küçük uçak, oraya vardığında sağdaki soldaki havalı uçakların ona söylediklerini hiç umursamadan eskiden tanıdığı mavi uçağı buldu. Ona durumu anlattı ve yardım istedi. Olayları dinleyen uçak da kendini beğenmiş hızlı trenin yaptıklarını doğru bulmadığı için ona bir ders vermenin iyi olacağını düşündü. Çok da güzel bir planı vardı.
Bu planını ayrıntılı bir şekilde anlatabilmek için araba ve yük treninin yanına gitti. İkisi de şaşkınlık ve hayranlık içinde kalmışlardı. Böylesine heybetli bir uçak onlar ile konuşuyordu… Hem de kendilerine yardım etmek istiyordu. Oldukça mütevazı bir şekilde:
-Sizinle aramızda hiçbir fark yok. Hepimiz işimizi yapıyoruz! Ben ne kadar önemiysem, siz de o kadar önemlisiniz! Dedi. Yük Treni, “Ah bunları bir de hızlı tren duyabilse!” diye geçirdi içinden. Yolcu uçağının planına göre kendisi yavaşça alçalacak ve hızlı trenin yakınından uçacaktı, hem de onunla aynı hızda.
Bu sırada havalimanının yedek parçacısından buldukları jet motorunu takmış olan eski araba, motoru sayesinde hızla ikisini de geçip gidecekti. Hızlı tren de bu sayede eski araba hakkında ne kadar yanıldığını fark edecekti. Aynı zamanda, kendinden daha hızlı araçlar olduğunu da görmüş olacaktı. Belki bu sayede kibrinden kurtulabilirdi.
Planın ilk adımı gayet başarılı geçiyordu. Uçak trene yaklaşmıştı ve hızlı tren onu görmüştü. Hayatında ilk defa, bu kadar büyük bir uçağın bu kadar yakından uçtuğunu gören hızlı tren, onun da kendinden hızlı gidemediğini düşünerek mutlu olmuş; bu haberi herkese yaymak için sabırsızlanır hale gelmişti.
Hatta diğer taşıtların onu görmesini beklemeden “O kadar övdüğünüz yolcu uçakları bile beni geçemiyor işte” diye haykırmaya daha yolda giderken başlamıştı.
Daha bu olayın heyecanını atamamışken yanından çok ama çok hızlı bir şeyin geçtiğini fark etti. “Külüstür teneke” diye aşağıladığına çok benzeyen basit bir araba, kendisini de uçağı da geçince başta anlam verememişti. Fakat bir süre sonra, sadece arkadan görebildiği araca hayranlık duyduğunu fark etti.
İlk defa kendinden hızlı bir araç görüyordu ve bu çok eski model bir araçtı! Ona ulaşıp nasıl bu kadar hızlı olabildiğini sormak istedi, ama ne kadar çabaladıysa da ona yetişemedi. Bir süre sonra eski otomobil trenin yanına geldi. Tren onu gördüğü için çok sevinmişti. Otomobil:
– Dün dalga geçtiğin otomobilim ben. O zaman bana külüstür, diyordun. Şimdi ne değişti ki? Seni çok hızlı bir araç olarak üretmiş olabilirler, daha hızlı olabilmen için sana başka başka parçalar da takmış olabilirler; ama ne hızın ne de konforun seni yalnızlıktan koruyabilir.
Duyduklarından sonra hızlı tren, hatasını anladı. Herkesten özür dileyip bir daha bu şekilde kibirli davranmayacağına dair söz verdi. O günden sonra da kimse kimsenin kusurları ile dalga geçmedi. Tüm araçlar sevgi içinde mutlu bir şekilde yolculuk yapmaya devam etti!
0 Yorumlar