Bir varmış bir yokmuş. Çok eski bir zamanda kurnaz mı kurnaz bir tilki varmış. Bu tilki, ormanın uzak bir yerinde çok güzel bir evde yaşarmış. Her sabah evinden çıkar, ormanda türlü türlü haylazlıklar yaparmış. Yaz mevsimi gelince leylekler, tilkinin yaşadığı ormana taşınmışlar. Leyleklerden birisi, tilkinin evine yakın bir yerde, kendisine ev yapmış. Böylece tilki ile leylek komşu olmuşlar. Leylek evini bitirince, tilki onu evine çağırmış. Öyle ya, yeni komşuyu misafir etmek gerekiyormuş.
Tilki güle oynaya leyleğin yanına gitmiş;
- Bugün bizim eve gel leylek kardeş, demiş. Birlikte yemek yiyip sohbet edelim.
Leylek bu davetten çok hoşlanmış.
Çok teşekkür ederim tilki kardeş. Akşama gelirim, diye cevap vermiş.
Komşusunun evine gitmek için hazırlanmış. Beyaz tüylerini yıkamış, taramış. Akşam olunca tilkinin evine gitmiş. Tilki de hazırlanmış, leyleği bekliyormuş. Kapı çalınınca açmış;
- Hoş geldin leylek kardeş. Haydi gel de yemeğimizi yiyelim, demiş.
Leylek,
- Hoş bulduk, diyerek masaya geçip oturmuş.
'' Acaba tilki kardeş ne yemekler yaptı?'' diye merak ediyormuş.
Az sonra tilki sofrayı hazırlamış. Çorbayı tabaklara koyup masaya getirmiş. Ama tilki bu! Hiç haylazlık yapmadan durur mu? Sofraya çorbadan başka hiçbir yemek getirmemiş. Üstelik tabaklar da dümdüzmüş.
Leylek çok şaşırmış; '' Benim gagam upuzun. Ben bu çorbayı nasıl içeyim?'' diye düşünmüş. Öylece çorbalara bakakalmış. Leylek öyle boynu bükük bakarken, tilki sofraya oturmuş. Dumanı tüten çorbadan '' şlap şlap '' diye içmeye başlamış. Tabağı bitince bir tabak çorba daha getirmiş. Onun da leyleğin önünde içip bitirmiş.
Leylek de uzun gagasıyla çorbadan içmek için uğraşmış. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın, çorbadan birazcık bile içememiş. O zaman tilkinin kendisine bir oyun oynadığını anlamış. Buna çok üzülmüş. Ama yine de tilkiye hiçbir şey söylememiş.
Çıkarken,
- Birkaç gün sonra sen de bize gel komşucuğum, birlikte yemek yiyelim, demiş.
Tilki,
- Hay hay. Çok sevinirim. Hemen yarın akşam gelirim, diye cevap vermiş.
Ertesi gün tilki, leyleğe gitmek için hazırlanmış. Hava kararınca hoplaya zıplaya leyleğin evine gitmiş. Yemeklerin kokusu evin dışından bile duyuluyormuş. Tilki ağzı sulana sulana kapıyı çalmış, '' Tak tak tak... ''
Leylek hemen kapıyı açmış ve tilkiyi içeriye buyur etmiş. Tilki neşeyle leyleğin evine girmiş. Karnı açlıktan gurulduyormuş. İştahla sofraya oturmuş.
- Aman leylek kardeş. Ne çok zahmet etmişsin. Kokusundan belli ki et pişirmişsin, demiş.
Leylek,
- Ya öyle. Hemen getireyim de soğumasın, diye cevap vermiş.
Et yemeğini sofraya getirmiş. Getirmiş getirmesine o nefis yemek, ağzı dar ve upuzun bir kabın içindeymiş.
Leylek,
- Haydi buyur tilki kardeş, demiş ve yemeğe başlamış.
Leyleğin gagası kaplara rahatlıkla giriyormuş. Ama tilkinin koca ağzı bu kaplara sığmıyormuş. Tilki ne yaptı, ne ettiyse de bir lokma bile et yiyememiş. Yutkuna yutkuna leyleğe bakmış. Leylek yemeğini kolayca yiyip bitirmiş. Tilki de aç kalarak sofradan kalkmış. Bakmış ki yapacak bir şey yok, bir kelime bile söylemeden, evine gitmiş.
O giderken leylek arkasından gülmüş.
- Bu sana ders olsun tilki kardeş, demiş. Umarım bana yaptığını bir daha kimseye yapmazsın.
SORULAR
1. Bu masaldan çıkardığımız ders nedir?
a Bize nasıl davranılmasını istiyorsak öyle davranmalıyız.
b Komşularımızı yemeğe çağırmamalıyız.
c İstediğimiz gibi hareket etmeliyiz.
2. Hangisi tilkini özelliği değildir?
a Haylazlık
b Kurnazlık
c Dürüstlük
3. Leylek ormana hangi mevsimde geliyor?
a Yaz
b İlkbahar
c Sonbahar
4. '' Ne çok zahmet etmişsin.'' ne demektir?
a Çok yorulmuşsun, çok uğraşmışsın.
b Yemekleri güzel yapmışsın.
c Et pişirmişsin
5. Tilki, leyleğin nesi oluyor?
a Komşusu
b Düşmanı
c Kardeşi
İstenmeyen tüylerden kurtulmak için bitkisel doğal yöntemler ile ilgili makaleme Buradan ulaşabilirsiniz.
0 Yorumlar